1. Uzman
  2. Harun Reşat YILDIRIM
  3. Blog Yazıları
  4. STRES VE HAYATIMIZA OLUMSUZ ETKİSİ

STRES VE HAYATIMIZA OLUMSUZ ETKİSİ

Yeni sağlık yaklaşımı

Sağlığı; yalnız bedenin “iyi” olma hâli olarak değil “bireyin fiziksel, zihinsel, sosyal iyiliği” olarak ele almaktadır.

Bu yeni yaklaşım, psikolojik bilimler ile sağlık bilimlerinin önemli bir parçasını oluşturan sağlık psikolojisinin ortayaçıkışında etkili olmuştur

Psikofizyolojik rahatsızlıklar

Psikolojik-duygusal-fizyolojik zorlukların etkileşiminden etkilenen sağlık problemleridir

  • Psikofizyolojik rahatsızlıklar genellikle stresten kaynaklanmaktadır
  • Sık görülen psikofizyolojik rahatsızlıklar; yüksek tansiyon, baş ağrısı, sırt ağrısı, cilt döküntüleri, hazımsızlık, kabız veyorgunluktur
  • Hatta nezle (grip) ile bile ilişkili bulunmuştur

STRES VE BAŞ ETME

17. yüzyılda stres: Felaket, bela, musibet, dert, keder, elem gibi anlamlarda kullanılmıştır.

18. ve 19. yüzyıllarda: Kavramın anlamı değişmiş ve güç, baskı, zor gibi anlamlarda kullanılmıştır.

19. yüzyıl- 20. yüzyıl: Stres, bedensel ve ruhsal hastalıkların sebebi olarak düşünülmüştür.

Stres,

Kişilerin sosyal ve fiziksel çevresiyle etkileşimi sonucu ortaya çıkan fizyolojik ve psikolojik davranışsal tepkilerdir.

Sağlık psikologlarına göre günlük hayat, az ya da çok strese neden olan olguları ve duruma adapte olma başarısını içerir

  • Stres yükleyiciler ne derece ciddi ve uzun ise uyum da o kadar çaba gerektirir
  • Aşırı stresin üstesinden gelebilmek için oluşturduğumuz psikolojik ve biyolojik cevaplar sağlık problemlerine nedenolabilir

STRES EVRENSEL MİDİR?

STRES YÜKLEYİCİLERİN DOĞASI

Sevdiği birinin ölümü veya askeri çatışmaya katılma vb evrenseldir.

  • Ancak Stres kişisel bir durumdur
  • Stres kişinin algılamalarına bağlıdır
  • Algılamalar durumsal faktörlere göre değişebilmektedir
  • Olayın kişide tehlike veya meydan okumayı çağrıştırması ve
  • Üstesinden gelebilmek için bütün kaynaklara ulaşamama algısınıoluşturması gerekir

Stres yükleyicileri sınıflandırmak;

Strese neden olan faktörler;

  1. Felaket olaylar
  2. Kişisel faktörler
  3. Günlük sıkıntılar
  4. Felaket olaylar
  5. Afetler-uçak kazaları-terör vb

Felaketler uzun süreli stres oluşturabilecek potansiyele sahip görünse de her zaman böyle olmaz

Hatta uzun süren ancak ilk başta yıkıcı olmayan olaylardan daha az yıkıcı olabilir

Çünkü doğal afetlerin açık bir çözümü vardır

İnsanlar çoğunlukla geride bıraktıkları en kötü şeyi bilerek geleceğe bakar

Sosyal destek de bu durumlarda benzer durumları yaşayanlarca sağlanır

2. Kişisel faktörler

  • Aileden birinin ölümü
  • İşini kaybetme
  • Önemli kişisel başarısızlıklar
  • Evlenmek gibi pozitif olaylar vb.
  • Genellikle kişisel strese neden olan faktörle önce çok
  • Çabuk ve büyük reaksiyonla başlarken sonra sönmeye başlar

3. Günlük sıkıntılar

Tekrar tekrar yüzleştiğimiz küçük rahatsızlıklardır

Yapılacak işlerin çok olması, fazla bölünmek (aranmak-rahatsız edilmek-kapı çalması), trafik sıkışıklığı vb.

Bazıları da kronikleşen problemlerdir; okul ya da işte yetersizlik hissi, mutsuz bir ilişki içinde olmak ya da kalabalık yerlerde yaşamak

Günlük sıkıntıların sayısı psikolojik semptomlar ve grip-boğaz ağrısı-sırt ağrısı vb ile pozitif yönde ilişkili bulunmuştur

Günlük sıkıntılar diğer stresli olaylarla birleştiğinde ve sürekli olduğunda uzun süreli hastalıklara yol açabilecek küçük rahatsızlıklardır

Motive ediciler

Ne kadar çok motive edici varsa psikolojik sağlık o kadar iyi

Strese verilen en hızlı tepkiler biyolojik olandır;

Stres yükleyicilere maruz kalmak adrenalin bezlerinin hormon salgılamasını artırmasına,

Kan basıncı ve kalp atımının artmasına ve Tenimizde elektriksel uyarımın değişmesine neden olur

Sempatik sinir sistemi aktive olur

Değişimler stresli durumla baş edebilmeye olanak sağlar

Ancak sürekli strese maruz kalmak sistemi sürekli aktive ederek zamanla kan damarları-kalp gibi dokularda hasarlara neden olabilir

Psikolojik düzeyde stres seviyesinin yüksek olması insanların yaşamla yeteri kadar mücadele etmesini engeller

Duygusal anlamda en ufak problemlerde bile yoğun duygusal tepkiler verebilirler

Yeni stres yükleyicilerle düşük düzeyde baş eder.

STRESLE BAŞ ETME

Zorlukları ve/veya strese sebep olan tehditleri kontrol etme, azaltma yada tolere etmeyi öğrenme çabası «baş etme» dir

DUYGU ODAKLI BAŞ ETME

PROBLEM ODAKLI BAŞ ETME

Duygu odaklı baş etme Problem hakkında ne hissettiği, Problemi algılama yöntemlerini değiştirme arayışıdır

Diğerleri tarafından kabul görmek, onaylanmak

Bardağa dolu tarafından bakabilmek vb Yöntemlerdir

Problem odaklı baş etme

Stresin kaynağını değiştirmeye çalışma

Üzerine düşünme-seçenekleri belirleme-harekete geçme

Örn; zayıf ekip performansını artırmak için grup çalışmaları ve pratiklerin artırılması

Bir diğer baş etme yolu ise olumlu olaylar oluşturmadır.

Örn; işten bir gün izin alma, etkinliklere katılma vb

Problemin çözülemediği durumlarda kaçınmacı baş etme sağlıklı bir seçenek olabilir

Kaçınmacı yaklaşım, «keşkeci» yaklaşım ya da «alkol- madde» kullanımı şeklinde ortaya çıkabilir

Öğrencinin yarın kar yağsa da sınav iptal olsa demesi «keşkeci» yaklaşıma örnektir

Kaçınmacı yaklaşım alkol-madde kullanımı gibi ertelemelere de neden oluyorsa sorun daha da büyüyebilir

STRESİN TEMEL SONUÇLARI

Doğrudan PsikolojikEtkiler: yüksek kanbasıncı-bağışıklık sistemisorunları-hormonal faaliyetlerin artması- psikofizyolojik durumlar

Zararlı Davranışlar: sigarave alkol-beslenme sorunları- uyku sorunları- madde kullanımı

STRESLE İLİŞKİLİ SAĞLIK SORUNLARI

KALP HASTALIĞI

KANSER

DEPRESYON

TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU

SİGARA

KANSER

Koroner kalp hastalığından sonra en çok ölüme neden olan ikinci hastalıktır

Bir araştırmada, mücadeleci kişilerin iyileşebilme olasılıkları, karamsar bir şekilde acı çeken ve ölümü bekleyenlerden daha fazla bulunmuştur

Kanser sürecinde terapinin tıbbi olarak da yararlı olduğunu gösteren sonuçlar da bulunmaktadır

DEPRESYON

Birçok faktörler ilişkili olan depresyon stresle de ilişkili bulunmuştur

Öğrenilmiş çaresizlik: itici sonuçları gerçekten uğraşsalar da engelleyemeyeceklerine dair yerleşmiş görüştür

Öğrenilmiş çaresizlik yaşayan insanlar yaşamlarını

değiştiremeyeceklerine inanır ve daha fazla umutsuzluk-stres- depresyon yaşarlar,

TSSB - TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU

Ciddi felaket ve kişisel stres yükleyicilerin bazı mağdurları TSSB yaşarlar

Olayı canlı anımsama

Rüyalar görme

Masum bir uyarıcının olayı tekrar tetiklemesi durumları.

TSSB aynı zamanda, duygusal hissizlik-alkol, madde kullanımı- intihar vakalarını da içerir

SİGARA KULLANIMI

Her 5 ölümden 1’inin sigara kaynaklı olduğu

belirtilmektedir

Sigara içmek havalı-sofistike, asi bir hareket ya da stres

azaltıcı-ergenler için büyüdüğünü gösterme vb görülebilir

Sigara bağımlılığının biyolojik ve psikolojik boyutu vardır

Nikotin ilaçları-sakızlar-burun spreyleri vbürünlerin bağımlılığı azaltabildiği belirtilir

Ayrıca davranışsal stratejiler-grup terapileri de etkili

Görülmektedi

STRES YÖNETİMİ

. hayatımızda stres yükleyicileri farkına varmak

2. nasıl başa çıkabileceğini ölçme (arkadaş-aile-uzman desteği

vb)

3. kullandığın başa çıkma yönteminin ne olduğunu ve işe yarayıp yaramadığını kontrol etme

4. temel ihtiyaçlarımızı yeterince karşılıyor muyuz? (uyku- yemek…)

Stresten KorunmaYolları

Olumlu düşünmek

Destek almak

Egzersiz

Düzenli uyku ve beslenme

Uyumadan önce çay, kahve, alkol gibi içecekler ve sigara (en az 2 saat) içmemeye özen gösterin

“Hayır” demeyi öğrenin

Solunum ve Gevşeme Egzersizi

Zihinde Canlandırma

Mutlu insanların özellikleri

Yüksek özgüvene sahiptirler Olayların kendi kontrolünde olduğunu hissederler

İyimserdirler

Cinsiyet ayırt etmeksizin aynı aktiviteleri yapmak mutlu insanları mutlu eder

Diğer insanlarla birlikte olmaktan hoşlanır

Yayınlanma: 28.08.2025 12:40

Son Güncelleme: 28.08.2025 12:40

Psikolog

Harun Reşat

YILDIRIM

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri , Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları , Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 60 dk
ücret 1250
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 60 dk
ücret 1500
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimindeki Rolü

Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimindeki RolüÇocuklar, dünyayı yetişkinlerden çok farklı bir şekilde algılar. Onlar için oyun yalnızca eğlenceli bir etkinlik değil; aynı zamanda duygularını, düşüncelerini ve ihtiyaçlarını ifade etmenin en doğal yoludur. İşte tam da bu noktada oyun terapisi, çocuğun gelişimini destekleyen, duygusal iyileşmesini kolaylaştıran ve iletişim becerilerini güçlendiren önemli bir psikolojik destek yöntemi olarak öne çıkar.Bu yazıda oyun terapisinin ne olduğunu, çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini, hangi durumlarda tercih edildiğini ve ebeveynlere ne gibi katkılar sağladığını detaylı bir şekilde ele alacağız.Oyun Terapisi Nedir?Oyun terapisi, çocukların oyun aracılığıyla kendilerini ifade etmelerine, duygularını tanımalarına ve zorlayıcı yaşam deneyimlerini işlemelerine yardımcı olan bir terapi yöntemidir. Çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun bir şekilde kullanılan oyuncaklar, figürler, resimler veya oyun materyalleri, terapötik bir dil haline gelir.Çocuklar çoğu zaman yaşadıkları kaygıyı, korkuyu ya da öfkeyi sözel olarak anlatmakta zorlanırlar. Oyun terapisi sayesinde bu duygular güvenli bir ortamda ortaya çıkar ve işlenir. Terapist, çocuğun oyununu gözlemler, yönlendirir veya yapılandırarak destekler. Böylece çocuk, yaşadığı duygusal yükten arınırken sağlıklı baş etme becerileri de kazanır.Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimi Üzerindeki Etkileri1. Duygusal GelişimOyun terapisi, çocuğun duygularını tanımasına ve ifade etmesine yardımcı olur. Örneğin, öfke, kaygı, kıskançlık ya da üzüntü gibi zor duygular oyun aracılığıyla açığa çıkar. Çocuk bu duygularını tanıdıkça onları kontrol etmeyi öğrenir. Bu süreç, sağlıklı bir duygusal düzenleme becerisi kazandırır.2. Sosyal GelişimOyun terapisi, çocuğun empati kurma, sıra bekleme, paylaşma ve kurallara uyma gibi sosyal becerilerini geliştirmesine katkı sağlar. Grup oyun terapisi uygulamalarında çocuk, diğer çocuklarla etkileşim kurarak sosyal ilişkilerinde daha uyumlu hale gelir.3. Bilişsel GelişimÇocuk, oyun sırasında problem çözme, neden-sonuç ilişkisi kurma ve alternatif düşünme becerilerini geliştirir. Özellikle sembolik oyunlar, çocuğun hayal gücünü zenginleştirir ve bilişsel esnekliği artırır.4. Dil ve İletişim BecerileriOyun terapisi, çocukların sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerini güçlendirir. Çocuğun oyun içinde kullandığı kelimeler, seçtiği semboller veya jestler, terapist için anlamlı ipuçları taşır. Bu da dil gelişimini destekler.5. Davranışsal DüzenlemeHiperaktivite, öfke nöbetleri veya saldırgan davranışlar yaşayan çocuklar için oyun terapisi etkili bir yöntemdir. Oyun ortamı, çocuğun bu davranışları güvenli şekilde boşaltmasına ve yerine daha uygun tepkiler geliştirmesine fırsat tanır.Hangi Durumlarda Oyun Terapisi Kullanılır?Oyun terapisi, çok farklı duygusal ve davranışsal sorunlarda etkili bir şekilde kullanılabilir. En sık başvurulan durumlar şunlardır:Kaygı bozuklukları (ayrılık kaygısı, sosyal kaygı)Travma sonrası stres (kaza, kayıp, boşanma, istismar)Davranış sorunları (inatçılık, öfke kontrol güçlüğü, saldırganlık)Özgüven eksikliği ve içe kapanıklıkOkul uyum sorunları ve akademik zorluklarBoşanma, taşınma gibi yaşam değişiklikleriKardeş kıskançlığıOyun terapisi yalnızca “sorun yaşayan” çocuklar için değil, gelişim sürecini desteklemek isteyen her çocuk için faydalı olabilir.Oyun Terapisi Süreci Nasıl İşler?Değerlendirme: Terapist, ebeveynlerle görüşerek çocuğun yaşadığı sorunları ve beklentileri anlamaya çalışır.Oyun seansları: Çocuk belirli aralıklarla (genellikle haftada bir) oyun odasında terapi seanslarına katılır. Seanslar yaklaşık 45–50 dakika sürer.Gözlem ve müdahale: Terapist, çocuğun oyunlarını gözlemler ve gerektiğinde yönlendirmeler yapar. Oyun sırasında ortaya çıkan temalar, çocuğun iç dünyasına dair önemli ipuçları verir.Ebeveyn görüşmeleri: Süreç boyunca ebeveynlerle düzenli aralıklarla görüşülür, aileye evde destekleyici öneriler verilir.Sonlandırma: Çocuğun hedeflenen kazanımları elde etmesiyle terapi süreci sonlandırılır.Ebeveynler İçin Oyun Terapisinin KatkılarıOyun terapisi sadece çocuğu değil, aile sistemini de etkiler. Ebeveynler, çocuklarının duygusal ihtiyaçlarını daha iyi anlamayı öğrenir. Ayrıca:Çocuğun gelişimsel süreci hakkında daha fazla farkındalık kazanırlar.Çocuğun ihtiyaçlarına uygun iletişim yöntemleri öğrenirler.Aile içi ilişkilerde daha sağlıklı bağlar oluşur.Bu nedenle oyun terapisi, aileyi de içine alan bütüncül bir iyileşme süreci sunar.Oyun Terapisinin Çocuk Gelişimine Katkısını Destekleyen AraştırmalarAraştırmalar, oyun terapisinin çocuklarda kaygı düzeyini düşürdüğünü, özgüveni artırdığını ve sosyal becerileri geliştirdiğini ortaya koymaktadır. Özellikle travmatik deneyimler yaşayan çocuklarda, oyun terapisi güvenli bir alan sağlayarak duygusal iyileşmeye katkıda bulunur.Amerikan Oyun Terapisi Derneği (APT) tarafından yapılan çalışmalar, düzenli oyun terapisi alan çocukların okul başarısında ve sosyal ilişkilerinde belirgin gelişmeler yaşadığını göstermektedir. Bu bulgular, oyun terapisinin yalnızca kısa vadeli değil, uzun vadeli olumlu etkiler yarattığını kanıtlar.Sonuç: Oyun, Çocuğun Dili; Terapi, Onun KöprüsüdürOyun terapisi, çocukların gelişim sürecinde hem duygusal hem de sosyal anlamda önemli bir rol oynar. Çocuğun yaşadığı zorlukları oyun yoluyla ifade etmesine ve sağlıklı baş etme mekanizmaları geliştirmesine yardımcı olur. Bu nedenle oyun terapisi, çocuk gelişiminin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmelidir.👉 Eğer çocuğunuzda duygusal ya da davranışsal sorunlar gözlemliyorsanız, oyun terapisi profesyonel destek için güçlü ve etkili bir yöntem olabilir. Çünkü unutmayın: oyun, çocuğun dili; oyun terapisi ise bu dili anlayabilmenin en güvenilir yoludur.Eğer çocuğunuzun duygusal dünyasında inişler ve çıkışlar gözlemliyorsanız, oyun terapisiyle ona güvenli bir alan sunabilirsiniz. Unutmayın, çocuklar duygularını çoğu zaman sözle değil, oyunla ifade ederler; bu nedenle profesyonel bir rehber eşliğinde oyun, onların duygularını anlamak ve sağlıklı baş etme yolları geliştirmek için güçlü bir araçtır. Oyun terapisi, çocuğunuzun özgüvenini artırır, sosyal ilişkilerini güçlendirir ve davranışlarını olumlu yönde şekillendirir. Oyun terapisi sayesinde çocuğunuz, duygularını daha iyi tanıyacak, kendine güveni artacak ve yaşamındaki zorluklarla baş etme becerilerini güçlendirecektir. Siz de oyun terapisi hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz ücretsiz soru sorabilirsiniz.
Eda KALE 30.09.2025

TERAPİYE BAŞVURMAYI GECİKTİREN YANLIŞ İNANIŞLAR

Terapiye Başvurmayı Geciktiren Yanlış İnanışlarGünümüzde ruh sağlığı konusunda farkındalık artsa da hâlâ birçok kişi terapiye başvurmakta gecikiyor ya da ihtiyaç duymasına rağmen bu adımı atmaktan çekiniyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri, toplumda yerleşmiş olan bazı yanlış inanışlardır. Bu inanışlar, kişinin hem mevcut sorunlarını ağırlaştırmasına hem de destek alabileceği bir sürece daha geç adım atmasına yol açar. Oysa terapi, yalnızca “büyük” sorunları olanların değil, kendini tanımak, ilişkilerini geliştirmek, daha sağlıklı bir yaşam sürdürmek isteyen herkesin faydalanabileceği bir destektir. Bu yazıda terapiye başvurmayı geciktiren en yaygın yanlış inanışlara ve bunların gerçeği nasıl çarpıttığına yakından bakacağız.1. “Terapiye gitmek demek, akıl hastası olmak demektir.”En köklü ve yaygın yanlış inanışlardan biri budur. Terapiye gitmenin yalnızca ciddi psikiyatrik hastalıkları olanlara uygun olduğu düşünülür. Oysa psikolojik danışma; kaygı, stres, takıntılar, öfke kontrolü, ilişki sorunları, özgüven eksikliği ya da kişisel gelişim gibi çok geniş bir yelpazede destek sunar.Terapi, ruhsal bozuklukların yanı sıra gündelik yaşamda zorluk yaratan duygusal durumlarla başa çıkmayı da kolaylaştırır. Örneğin, iş hayatında yaşanan tükenmişlik, ebeveynlikteki zorlanmalar veya yas süreci gibi durumlarda da terapi önemli bir rehberdir. Dolayısıyla terapiye gitmek “akıl hastalığı” değil, ruh sağlığını önemsemek anlamına gelir.2. “Terapiye gidersem zayıf bir insan olduğumu gösteririm.”Bir diğer yanlış inanış, yardım istemenin zayıflıkla özdeşleştirilmesidir. Oysa gerçekte yardım istemek bir cesaret göstergesidir. Kendi sınırlarını fark edebilmek, çözüm yolları aramak ve profesyonel bir destek almaya karar vermek, kişinin güçlü yanlarını ortaya çıkarır.Toplumda “kendi başına halletmek” erdem olarak sunulur. Fakat insan sosyal bir varlıktır ve hayatın zorluklarıyla tek başına başa çıkmak her zaman mümkün değildir. Terapi, kişinin kendi kaynaklarını fark etmesine yardımcı olur ve bireyin dayanıklılığını artırır.3. “Zaten zamanla düzelirim, terapiye gerek yok.”Birçok kişi, yaşadığı duygusal sıkıntının kendi kendine geçeceğine inanarak terapiyi erteler. Elbette bazı sorunlar zamanla hafifleyebilir; ancak çoğu durumda problemin kaynağı çözülmedikçe farklı şekillerde tekrar ortaya çıkar.Örneğin, sürekli ertelenen kaygı sorunu zamanla panik ataklara dönüşebilir. Çözümlenmeyen ilişki çatışmaları derinleşerek iletişimi tamamen koparabilir. Terapi, sorunların köküne inmeyi ve kalıcı çözüm yolları geliştirmeyi sağlar. Zamanı “beklemek” yerine terapiye başvurmak, süreci çok daha sağlıklı bir noktaya taşır.4. “Terapi çok uzun sürer, yıllarca gitmem gerekir.”Bir diğer yanlış inanış, terapi sürecinin bitmek bilmeyen bir yolculuk olduğudur. Elbette her danışanın ihtiyacı ve hedefi farklıdır. Bazı durumlarda uzun süreli terapi gerekli olabilir; ancak birçok kişi için birkaç ay düzenli terapi, büyük ilerlemeler sağlamaya yeter.Ayrıca günümüzde kısa süreli terapiler (örneğin bilişsel davranışçı terapi, çözüm odaklı terapi) oldukça yaygın şekilde kullanılmaktadır. Terapi, sonsuz bir yolculuk değil; kişinin ihtiyacına uygun şekilde planlanan, esnek ve hedef odaklı bir süreçtir.5. “Terapiye başvurursam insanlar hakkımda kötü düşünür.”Toplumun yargısı, birçok kişinin terapiye başvurmasını engeller. “Ailemin, arkadaşlarımın ya da iş yerimin bunu öğrenmesini istemem” düşüncesi oldukça yaygındır. Oysa terapi gizlilik esasına dayanır. Terapi sürecinde paylaşılan bilgiler, danışanın onayı olmadan üçüncü kişilerle paylaşılmaz.Ayrıca son yıllarda terapiye başvuran kişilerin sayısı hızla artmaktadır. Bu durum, terapiyi “farklı” veya “olumsuz” bir davranış olmaktan çıkarmıştır. Ruh sağlığını önemsemek, kişisel bakımın bir parçası olarak görülmeye başlanmıştır.6. “Terapist benim yerime karar verecek, hayatımı yönetecek.”Bazı kişiler, terapiyi yanlış bir şekilde “birinin hayatımı kontrol etmesi” olarak düşünür. Oysa terapi, danışanın kendi kararlarını daha bilinçli şekilde alabilmesini destekler. Terapist, yol gösterici ve kolaylaştırıcıdır; asla kişinin yerine karar vermez.Terapi süreci, danışanın kendi değerlerini, ihtiyaçlarını ve hedeflerini fark etmesini sağlar. Böylece kişi, daha özgür ve sağlıklı seçimler yapabilir. Terapistin görevi, bireyi yönlendirmek değil, ona içsel kaynaklarını keşfetmesinde rehberlik etmektir.7. “Terapi çok pahalı, karşılayamam.”Maddi kaygılar da terapiye başvurmayı geciktiren bir diğer faktördür. Terapi ücretleri bazı kişiler için yüksek görünebilir; ancak bu noktada birkaç noktanın altını çizmek önemlidir:Terapi, uzun vadede kişinin ruhsal ve fiziksel sağlığını koruyarak yaşam kalitesini artırır. Bu da iş hayatında, ilişkilerde ve genel mutlulukta büyük bir yatırım anlamına gelir.Günümüzde bazı kurumlar, dernekler veya üniversiteler daha uygun fiyatlı ya da ücretsiz psikolojik danışma imkânı sunmaktadır.Online terapi seçenekleri, ulaşılabilirliği artırarak maliyetleri düşürebilmektedir.Dolayısıyla terapi, yalnızca “lüks” değil, kişinin yaşam kalitesine yapılan bir yatırım olarak görülmelidir.8. “Benim sorunum terapiyle çözülmez.”Bir başka yanlış inanış, “benim durumum çok farklı, bana terapi fayda etmez” düşüncesidir. Oysa her bireyin yaşadığı sorun kendine özgüdür; ancak terapi, bireysel ihtiyaçlara göre uyarlanabilir bir süreçtir.Terapistler farklı ekollerden ve tekniklerden yararlanarak kişiye özel bir yaklaşım geliştirir. Dolayısıyla kişinin yaşadığı sorun ne kadar karmaşık görünürse görünsün, terapi sürecinde yeni bakış açıları ve çözüm yolları mümkündür.Sonuç: Terapi Bir Lüks Değil, Bir İhtiyaçtırTerapiye başvurmayı geciktiren yanlış inanışlar, kişinin ruhsal iyileşme yolculuğunu zorlaştırır. Oysa terapi, hayatın her döneminde başvurulabilecek güvenli, gizli ve destekleyici bir alandır. İnsan nasıl beden sağlığı için doktora gidiyorsa, ruh sağlığı için de terapiye başvurmak son derece doğaldır.Unutulmamalıdır ki, terapiye başvurmak zayıflık değil; yaşam kalitesini yükseltme, kendini tanıma ve içsel gücünü keşfetme yolunda atılmış cesur bir adımdır. Yanlış inanışların gölgesinde kalmadan, ihtiyaç duyduğunuzda profesyonel destek almaktan çekinmeyin. Çünkü sağlıklı bir ruh hali, hayatın tüm alanlarına olumlu şekilde yansır.“İyileşme yolculuğunuz, tek bir cesur adımla başlayabilir; belki de o adım bugün olabilir.”
Eda KALE 30.09.2025

TAKINTILAR NEDİR VE İNSANLARIN HAYATINI NASIL ETKİLER?

Takıntılar Nedir ve İnsanların Hayatını Nasıl Etkiler?Hepimiz zaman zaman belirli düşüncelere, endişelere veya davranışlara takılı kalabiliriz. Bu normaldir; çünkü beynimiz riskleri ve olası sorunları sürekli değerlendirir. Ancak bu düşünceler, kişi üzerinde yoğun kaygı, stres ve tekrarlayıcı davranışlar yaratan bir seviyeye ulaştığında “takıntı” olarak adlandırılır. Psikoloji literatüründe takıntılar genellikle obsesyon ve kompulsiyon kavramlarıyla tanımlanır: obsesyon zihne istemsizce gelen ve rahatsızlık yaratan düşünce veya imgeleri, kompulsiyon ise bu kaygıyı azaltmak için yapılan tekrar eden davranışları ifade eder.Takıntılar, bireylerin yaşam kalitesini ve günlük işlevselliğini ciddi şekilde etkileyebilir. Basit bir düşünce ya da davranış biçimi gibi görünen takıntılar, zamanla kişiyi sosyal, akademik ve profesyonel alanlarda kısıtlayabilir, ilişkilerde gerilim yaratabilir ve ruhsal sağlığı olumsuz etkileyebilir.Takıntıların Temel Özellikleriİstem Dışı ve Tekrarlayıcı Düşünceler: Takıntılar genellikle kişi istemese bile zihne gelir ve tekrarlayıcıdır. Örneğin, kapının kilitli olup olmadığını sürekli kontrol etme düşüncesi, obsesif bir düşüncedir.Kaygı Yaratması: Takıntılar, kişide yoğun kaygı ve huzursuzluk hissi uyandırır. Kimi zaman bu kaygı öylesine güçlü olur ki kişi günlük yaşamına odaklanamaz.Kompulsif Davranışlar: Takıntıların yarattığı kaygıyı azaltmak için kişi belirli davranışları tekrar eder. Örneğin, el yıkama, kontrol etme, sayma veya belirli ritüelleri uygulama gibi. Bu davranışlar kısa süreli rahatlama sağlasa da uzun vadede takıntıyı besler.Gizleme Eğilimi: Kişiler genellikle takıntılı düşüncelerini veya davranışlarını çevrelerinden gizlemeye çalışır, çünkü bunların mantıksız olduğunu bilirler ve yargılanmaktan çekinirler.Takıntıların TürleriTakıntılar çok çeşitlidir ve farklı şekillerde ortaya çıkabilir:Temizlik ve Kontaminasyon Takıntıları: Mikrop kapma, kirlenme veya hijyenle ilgili yoğun kaygılar.Kontrol Takıntıları: Kapı kilidi, gaz vanası veya cihazların kapalı olup olmadığını defalarca kontrol etme.Düşünce Takıntıları: Kötü bir şey olacağına dair sürekli endişe, dini veya ahlaki saplantılar.Simetri ve Düzen Takıntıları: Eşyaların belirli bir şekilde olması, simetrik veya düzenli görünmesi gerektiğine dair yoğun ihtiyaç.Kompulsif Ritüeller: Sayma, dokunma veya belirli hareketleri tekrar etme gibi davranışlar.Bu çeşitlilik, takıntıların hem düşünsel hem de davranışsal boyutlarını kapsadığını gösterir.Takıntıların Günlük Hayata EtkileriTakıntılar, kişinin yaşamını farklı alanlarda olumsuz etkileyebilir:Zaman Yönetimi: Takıntılar çoğu zaman uzun süreli tekrarlayan davranışlar içerdiği için günlük görevleri aksatabilir. Örneğin, sürekli kapı veya ocak kontrol etme ihtiyacı, iş veya okul görevlerini tamamlamayı zorlaştırabilir.Sosyal Hayat: Takıntılı davranışlar sosyal ilişkileri zorlaştırabilir. Kişi, davranışları yüzünden arkadaşları veya aile üyeleriyle etkileşime girmekten kaçınabilir, izolasyon yaşayabilir.Ruhsal Sağlık: Takıntılar genellikle kaygı, stres ve depresyon ile ilişkilidir. Yoğun obsesyonlar kişinin kendine güvenini sarsabilir ve duygu durumunu olumsuz etkileyebilir.Fiziksel Sağlık: Özellikle temizlik veya kompulsif yıkama gibi davranışlar fiziksel rahatsızlıklara yol açabilir. Örneğin, aşırı el yıkama ciltte tahrişe ve yaralanmalara neden olabilir.İş ve Akademik Performans: Takıntılar, odaklanmayı zorlaştırabilir ve performansı düşürebilir. Sürekli kaygı ve ritüellerle uğraşmak, verimli çalışmayı engeller.Takıntılarla Başa Çıkma YöntemleriTakıntılarla başa çıkmak, çoğu zaman profesyonel destek gerektirir. Psikolojik danışmanlık ve terapi yöntemleri, kişinin yaşam kalitesini artırmada etkili olur:Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Takıntılı düşünceleri sorgulama, alternatif düşünceler geliştirme ve kaygıyı yönetme tekniklerini içerir.Maruz Bırakma ve Tepki Önleme (ERP): Danışan, kaygı uyandıran durumlarla kontrollü şekilde yüzleşir ve kompulsif davranışı yapmaktan kaçınır. Bu yöntem takıntının şiddetini azaltmada çok etkilidir.Farkındalık ve Kabul Yaklaşımları (Mindfulness – ACT): Danışan, takıntılı düşünceleri “sadece düşünce” olarak kabul etmeyi öğrenir ve onlara kapılmadan yaşamaya devam eder.Stres Yönetimi ve Rahatlama Teknikleri: Nefes egzersizleri, meditasyon ve gevşeme teknikleri kaygıyı azaltır ve zihinsel esnekliği artırır.Profesyonel Destek Almanın ÖnemiTakıntılar, günlük yaşamı önemli ölçüde etkileyebilir ve yalnızca kendi başına üstesinden gelmek zor olabilir. Profesyonel psikolojik danışman veya terapist, takıntının kaynağını anlamaya, uygun baş etme stratejileri geliştirmeye ve yaşam kalitesini artırmaya yardımcı olur. Destek almak, takıntılı düşüncelerin sizi kontrol etmesini önler ve daha dengeli bir yaşam sürmenizi sağlar.SonuçTakıntılar, istemsiz ve tekrarlayan düşünce ve davranışlar olarak tanımlanır ve kişinin yaşamını hem zihinsel hem de fiziksel açıdan etkileyebilir. Günlük işlevselliği, sosyal ilişkileri ve ruhsal sağlığı zorlayabilir. Ancak doğru yaklaşımlar ve profesyonel destek ile takıntılar yönetilebilir ve yaşam kalitesi artırılabilir. Bilişsel davranışçı terapi, maruz bırakma ve tepki önleme, mindfulness gibi yöntemler, takıntıları anlamada ve üstesinden gelmede etkili çözümler sunar.Kendi yaşamınızda takıntılarla başa çıkmak ve daha özgür bir zihinsel alan oluşturmak, hem ruhsal sağlığınızı hem de günlük işlevselliğinizi güçlendirecektir. Takıntıları fark etmek, kabul etmek ve profesyonel destekle başa çıkmayı öğrenmek, uzun vadede daha sağlıklı ve dengeli bir yaşamın kapılarını açar.Takıntılarla Baş Etmenin Önemi ve Kişisel GelişimTakıntılar yalnızca rahatsız edici düşünceler veya davranışlar değildir; aynı zamanda kişinin kendini, sınırlarını ve kaygılarını tanıması için bir fırsat da sunar. Takıntıları fark etmek, onları bastırmaya çalışmak yerine anlamaya ve yönetmeye odaklanmak, kişisel farkındalığı artırır. Bu süreçte kişi, hangi durumların tetikleyici olduğunu, kaygı seviyesini ve zihinsel kalıplarını daha iyi anlar.Profesyonel destek almak, yalnızca takıntıyı azaltmakla kalmaz; kişinin stresle başa çıkma becerilerini geliştirmesine, problem çözme stratejileri öğrenmesine ve günlük yaşamını daha verimli sürdürmesine katkı sağlar. Ayrıca danışmanlık süreci, kişinin kendine karşı sabırlı ve şefkatli olmasını da teşvik eder. Kendine yüklenmek yerine takıntılarıyla barışmayı öğrenmek, uzun vadede ruhsal dayanıklılığı güçlendirir.Takıntılarla başa çıkmayı öğrenmek, bireyin özgüvenini ve öz-yeterliliğini artırır. Kişi, zihninde sürekli dönen rahatsız edici düşüncelere kapılmak yerine, daha bilinçli ve sağlıklı kararlar alabilir. Bu süreç, sadece takıntıları yönetmekle sınırlı kalmaz; kişinin yaşam kalitesini artırır, daha dengeli ilişkiler kurmasına yardımcı olur ve genel olarak ruhsal iyi oluşunu güçlendirir. Takıntıları anlamak ve onlarla sağlıklı bir ilişki kurmak, hayatın kontrolünü yeniden ele almak için atılan en değerli adımlardan biridir.
Eda KALE 29.09.2025