Bipolar Bozukluk, eski adıyla manik-depresif bozukluk, duygudurumun (ruh hâlinin) normalin çok üzerine çıkıp (mani/hipomani) sonra da çok aşağıya düşmesi (depresyon) ile seyreden, dönemsel bir ruhsal bozukluktur.
Kişi, bir dönem çok enerjik, neşeli, hızlı konuşan, uyumayan, aşırı özgüvenli olabilir (mani dönemi). Başka bir dönem ise çok üzgün, isteksiz, enerjisiz, karamsar, hatta intihar düşünceli olabilir (depresyon dönemi). Bu iki uç arasında normal (dengeli) dönemler de görülebilir. Belirtiler günler, haftalar veya aylar sürebilir.
Bipolar bozuklukta görülen bir dönemdir. Kişi aşırı enerjik, neşeli, konuşkan, az uyuyan, riskli davranışlar sergileyen bir hâle gelir. Normalden çok yüksek bir ruh hâli ve taşkınlık vardır. Eğer daha hafif geçiyorsa buna hipomani denir.
Kişinin ruh hâli normalin çok üstündedir:
Kişinin ruh hâli normalin çok altındadır:
Bipolar bozukluk, kişinin duygu durumunun mani ve depresyon kutupları arasında değişkenlik gösterdiği bir durumdur. Belirtilerin şiddeti, süresi ve ortaya çıkış şekline göre farklı alt tiplere ayrılır.
Bipolar I bozukluk, bipolar bozukluğun en ciddi türü olarak kabul edilir ve en az bir mani atağının yaşanmasıyla tanımlanır. Tanı için bireyin en az bir mani atağı geçirmiş olması şarttır. Mani atağı, en az bir hafta boyunca devam eden, kişinin günlük işlevselliğini ciddi şekilde bozan, aşırı coşkulu, yükselmiş veya irritabl bir ruh halini kapsar. Mani döneminde genellikle aşağıdaki belirtilerden en az üçü gözlenir:
Bipolar II bozukluk, hipomani dönemleri ve majör depresif dönemlerin bir arada bulunmasıyla tanımlanır. Bipolar I bozukluğunda görülen tam mani atakları bu bozuklukta gözlenmez. Hipomani, maniye oranla daha az yoğun bir ruh hali yükselmesidir ve en az dört gün devam eder. Genellikle kişinin günlük işlevlerini ciddi şekilde etkilemez; kişi bu dönemde kendini daha dinamik veya verimli hissedebilir. Ancak, hipomani dönemini genellikle ağır bir majör depresif dönem izler. Tanı için aşağıdaki koşullar gereklidir:
Bipolar II bozukluğu olan bireyler, yaşamlarının önemli bir kısmını depresif dönemlerde geçirebilir; bu, tanı ve tedavi süreçlerinde dikkat edilmesi gereken kritik bir noktadır.
Siklotimik bozukluk, en az iki yıl (çocuk ve ergenlerde bir yıl) süren, çok sayıda hipomani ve depresif semptomların olduğu, ancak tam bir hipomanik veya majör depresif atağın kriterlerini karşılamayan dönemlerle kendini gösterir. Duygu durumu dalgalanmaları daha hafif olsa da kronik bir seyir izler.
Bipolar bozukluğun tek bir nedeni bulunmamaktadır; genetik, biyokimyasal ve çevresel etkenler, hastalığın ortaya çıkmasında veya tetiklenmesinde önemli rol oynar.
Bipolar bozukluğun genetik geçişli bir hastalık olduğu ve ailede başka bipolar vakalarının bulunabileceği yaygın olarak kabul edilmektedir. Birinci derece akrabalarında bipolar bozukluk görülen kişilerde bu bozukluğun görülme oranı genel popülasyona göre belirgin şekilde daha yüksektir (5-10 kat daha fazla). Tek yumurta ikizleriyle yapılan çalışmalarda, ikizlerden birinde hastalık varsa diğerinde de olma olasılığının %70 olduğu belirtilmiştir.
Araştırmalar, serotonin, noradrenalin, dopamin ve asetilkolin gibi nörotransmitterlerin ileti bozukluklarına işaret etmektedir. Özellikle mani döneminde ortaya çıkan belirtilerin "Noradrenerjij-Kolinerjik" sistemler arasında meydana gelen uyumsuzluktan kaynaklandığı ifade edilmektedir. Beyinde oluşacak kimyasal dengesizlik sonucunda bipolar bozukluğun meydana gelmesi mümkündür.
Genetik yatkınlığın yanı sıra, çevresel stresörler ve yaşam olayları da hastalığın ortaya çıkmasında kritik bir rol oynamaktadır. Travma, stresli yaşam olayları (sevilen birinin kaybı, ilişki bitimi, aile içi şiddet), beyin travmaları, yoğun stres ve uykusuzluk gibi faktörler bipolar bozukluğu tetikleyebilir.
Bipolar bozukluk tanısı, bir psikiyatrist tarafından yapılan kapsamlı bir psikiyatrik muayene sonucunda konulur. İlk görüşmede kesin tanı konulamayabilir ve hastalığın tanısını tek başına koyduracak bir tahlil bulunmamaktadır; bu nedenle bir süre gözlem gerekebilir.
Bipolar bozukluğun tanısı, majör depresif bozukluk, şizofreni ve sınırda kişilik bozukluğu gibi diğer ruh sağlığı durumlarıyla benzer semptomlar paylaştığı için zorlayıcı olabilir.
Bipolar bozukluk için en yaygın kullanılan tanı ölçütleri, Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından Mental Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, Beşinci Baskı'da (DSM-5) belirlenmiş olanlardır. DSM-5'e göre, bipolar bozukluk tanısı en az bir manik veya hipomanik epizodun varlığını gerektirir.
DSM-5 ayrıca, manik veya hipomanik bir epizoda ek olarak, bir veya daha fazla majör depresif epizodun varlığını da gerektirir.
Klinisyenlerin bipolar bozukluğu doğru bir şekilde teşhis etmelerine yardımcı olacak çeşitli teşhis araçları mevcuttur:
Bipolar bozukluğun kesin bir tedavisi olmamakla birlikte, doğru tanı ve kapsamlı bir tedavi yaklaşımı ile belirtiler etkin bir şekilde yönetilebilir. Tedavi genellikle farmakoterapi (ilaç tedavisi) ve psikoterapinin bir kombinasyonunu içerir ve çoğu zaman uzun süreli bir süreçtir.
İlaç tedavisi, bipolar bozukluğun temelini oluşturur ve duygu durumunu dengelemeyi hedefler.
İlaç tedavisine ek olarak psikoterapi, bireylerin duygusal düzenleme becerilerini geliştirmelerine, stresle başa çıkmalarına ve nüksleri önlemelerine yardımcı olur.
Bipolar bozukluğun tamamen önlenmesi mümkün olmasa da, potansiyel olarak şiddetli atakları yönetmek ve nüksleri azaltmak için çeşitli stratejiler bulunmaktadır.
Bipolar bozukluk, ömür boyu sürebilen, yineleyici ataklarla seyreden kronik bir ruhsal rahatsızlıktır. İlaç tedavisi ile hastalık belirtileri uzun zaman tekrarlamasa dahi ilaçlarla koruyucu tedaviyi sürdürmek gereklidir. Koruma tedavisinin hedefleri arasında yeni atakların önüne geçilmesi, şiddetinin azaltılması ve sağlıklı süreçlerin süresinin uzatılması yer alır.
Hastalık dönem geçişlerini takip edebilmek için erken haberci belirtileri tanımak önemlidir. Bu belirtiler arasında mutsuzluk, hareketlilik, para harcama artışı, uyku bozuklukları, ölüm düşünceleri, ani kararlar ve risk alma gibi durumlar yer almaktadır. Kişisel farkındalık geliştirmek ve ruh hali dalgalanmalarını kaydetmek (örn. duygu günlüğü tutmak) bu farkındalığı artırmaya yardımcı olabilir.
Bireylerin kişisel farkındalık geliştirmesi ve özbakım uygulamaları, ruhsal dengeyi korumada ve atakları yönetmede kritik rol oynar.
Kişide ruh hâli uçları gözlemlenir; bir dönem aşırı enerjik ve coşkulu, diğer dönem ise çökkün ve umutsuz olabilir. Dönemsel dalgalanmalar ayırt edicidir.
Kişide dönemsel olarak aşırı enerjik, taşkın ruh hâli ile derin depresif ruh hâli dönüşümlü görülür.
Genetik yatkınlık, beyin kimyasal dengesizlikleri ve stresli yaşam olayları bipolar bozukluğun başlıca nedenleridir.
Hafif mani (hipomani) atakları ve ağır depresyon dönemleri görülür, işlevsellik bozulabilir ama tam mani olmaz.
Tedavi edilmezse intihar riski ve sosyal, işlevsel kayıplar yüksektir; düzenli tedaviyle sağlıklı yaşam mümkündür.