1. Uzman
  2. Pelin BAYIN
  3. Blog Yazıları
  4. Dijital Dünya ve Etkileri

Dijital Dünya ve Etkileri

Bilgisayarlar, akıllı telefonlar ve tabletler artık hayatımızın bir parçası olarak sürekli elimizin altında. İletişim kurmaktan eğlenmeye, çalışmaktan öğrenmeye kadar birçok alanda kullandığımız bu teknolojik cihazlar, bize fayda sağladığı kadar zarar da vermektedir. Sağladığı avantajlar çok büyük önem taşırken, bizler için yarattığı risk de görmezden gelinmemelidir. Çağımızın yeni ve giderek ciddileşen problemi: ekran ve teknoloji bağımlılığı.

 

Ekran Bağımlılığı Nedir?

Ekran bağımlılığı, dijital cihazların aşırı ve kontrolsüz kullanımı olarak tanımlanır. Telefona bakmadan birkaç saat geçirmek zor ve huzursuz ediciyse, sürekli sosyal medya bildirimleri kontrol ediliyorsa veya ekran süresi gerçek hayattaki sorumlulukların önüne geçiyorsa; bu durum bir alışkanlıktan çıkarak bağımlılık halini almış olabilir. Özellikle çocuk ve gençlerde görülen "internet oyun bozukluğu" , dijital bağımlılığın bilimsel olarak tanımlanmış bir versiyonudur.

 

Teknoloji Hayatımızı Nasıl Ele Geçiriyor?

Elimizin altında kolay ulaşılabilir olan teknoloji, birçok açıdan dikkatimizi çeker vaziyette. Uygulamalardan gelen bildirimler, yapılan araştırmalarda beynin dopamin salgılamasını tetiklemektedir. Bu da kişilerin sıklıkla telefonlarını kontrol etmelerini istemesine yol açmaktadır. Sosyal medyada sunulan sonsuz içerik akışı, dikkat tuzağı olarak kullanıcıyı ekrana kilitlemeyi amaçlar. Bunlara ek olarak uygulamalarda kazanılan rozet ve puan gibi ödüller, kullanıcıların uygulamalarda daha fazla vakit geçirmelerine neden olur.

 

Kimler, Nasıl Etkileniyor?

Her olay her bireyi farklı şekillerde etkileyebildiği gibi, ekran ve ekran bağımlılığı da benzer şekilde farklı yaş gruplarını farklı şekillerde etkileyebilir.

 Çocukların ve ergenlerin beyinleri gelişim aşamasında olduğundan, fazla ekrana maruz kaldıklarında beyinleri teknoloji ile biçimlenmektedir. Uzun süre ekranda vakit geçirilmesi çocuklarda dikkat eksikliği, hiperaktivite, sosyal izolasyon ve hatta agresif davranışlar görülmesine yol açabilir. Bunlara ek olarak öğrenme güçlükleri, dil gelişim problemleri ve hayal gücünde azalma durumları da gözlemlenebilir.

 Yetişkinlik döneminde ekran kullanımı, çoğunlukla iş gereci zorunlu olmaktadır. İş sebebiyle kullanım, kişisel kullanıma eklenince ekranda geçirilen süre bir hayli artmaktadır. Bunların hepsinin bir arada gerçekleşmesi de bağımlığı pekiştirmektedir. Bu yaş grubunda da ekran bağımlılığı, sosyal problemlere, ilişkilerde sorunlara ve yalnızlık duygusunun artmasına yol açabilir.

 Yaşlılar, teknolojiyi yeni keşfetme motivasyonu ile genellikle yalnızlıklarını giderme veya sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılamak istemektedirler. Ancak teknolojinin fazla kullanımı yaşlılık dönemindeki kişilerde fiziksel hareketsizlik ve çeşitli fiziksel sorunlara yol açabilir. Günümüzde dijital dolandırıcılık ve bilgi kirliliği gibi risklere de en açık olanlar yaşlılardır.


Belirtiler: Ekran Bağımlısı Olup Olmadığınızı Gösteren İşaretler

Sabah uyandığınız anda telefon, tablet ya da bilgisayarı alıp kontrol etmek, ekran süresini sınırlamamak veya sınırlayamamak, sosyal bir ortamda bile teknolojik cihazları ve bildirimleri kontrol etmek istemek, teknolojik aletlerin yokluğunda boşluk hissi ve huzursuz olmak, günlük görevleri aksatacak şekilde sosyal medyada zaman geçirmek ve teknolojik aletleri kullanırken zamanın nasıl geçtiğini fark etmemek ekran bağımlılığının göstergelerindendir.

 

Ekran Bağımlılığının Zihinsel ve Fiziksel Etkileri

Ekran başında sürekli uyarılma halindeki beyin yorulur ve karar verme becerisinde düşüş meydana gelir. Dijital ekranlar görme problemlerine ve göz kuruluğuna neden olur, baş ağrısı ve bulanık görmeye sebep olabilir. Masa başında geçirilen uzun saatler, kambur duruşla, sırt ve boyun ağrılarıyla sonuçlanabilir. Sosyal medyada ve dijital dünyada geçirilen sürenin artması, gerçek dünya etkileşimlerin azalmasına, yalnızlığa, asosyalliğe yol açabilirken kaygı düzeyini artırabilir. Sosyal medyada görülen idealize edilen hayatlar, kişilerde özgüven düşürerek mutsuzluğa ve depresyona yol açabilir.

 

Ekran Süresini Azaltmak İçin Pratik Öneriler

1.Zaman Bloklama Tekniği kullanın.

Ekran süresinin kısıtlanması birçok açıdan faydalı olabilir. Ekran kullanılması gereken saatleri ya da ekranın kullanılmayacağı süreleri belirlemek, sosyal ve işlevsel olarak kişiye fayda sağlar. Buna ek olarak ekran süresinin kısıtlanması da önemlidir.

2. Bildirimleri Kapatın

Uygulama bildirimlerini kapatmak, gereksiz bildirimlerden kaçınmaya ve ekranı gerekmedikçe kullanmamaya yardımcı olur.

3. Cihazsız Alanlar Belirleyin

Yatak odası, yemek masası gibi bazı alanlarda telefon kullanılmaması faydalı bir alışkanlık olacaktır.

4. "Gerçek Dünya"ya Dönüş

Sosyal etkinliklere, doğa yürüyüşlerine, hobilere, arkadaşlara daha fazla zaman ayırmak, ekran süresini doğal olarak azaltarak sosyalleşmeyi de beraberinde getirir.

 

Neden Bu Kadar Kolay Bağımlı Oluyoruz?

Ekran bağımlılığı; psikolojik, sosyal ve biyolojik değişkenlerin birleşimiyle oluşan bir bağımlılık biçimidir. Bu bağımlılığın başlıca nedenleri şu şekilde sıralanabilir:

Ödül Sistemi: Her bildirim bizi mutlu eder, dopamin salgılatır ve bu da ödül alma hissi uyandırır.

Kaçış Mekanizması: Gerçek hayatımızdaki zorluklardan, sorumluluklarımızdan veya yalnızlık hissimizden kaçmak için ekranlara yönelmiş olabiliriz.

Toplumsal Baskı: Özellikle gençler arasında sosyal medya kullanımı bir "zorunluluk" olmaktadır. Dışlanmamak, kabul görmek ve beğenilmek için çevrim içi olmak bir sosyal norm haline gelmiştir.

Boş Zaman Alışkanlığı: Boş zamanlarımızı geçirdiğimiz sosyal medya, artık hepimiz için alışkanlık konumuna gelmektedir.

Bu nedenler, teknoloji kullanımını masum bir araçtan, kişinin günlük yaşamını etkileyen artarak devam eden bir bağımlılığa dönüştürebilmektedir.

 

Ekran Bağımlılığında Psikolojik Destek Ne Zaman Alınmalı?

Bazen ekran süresini azaltmak ve işlevsel hayata geri dönmek için bireysel çabalar yetersiz kalabilir. Özellikle bağımlılığın davranışsal ve duygusal etkileri yoğunlaştığında bir uzmandan yardım almak en doğru adımdır.


Psikolojik destek alınması gereken durumlar:

·        Teknolojik cihazlardan uzak kalındığında anksiyete, öfke veya panik duyguları yoğunlaşıyorsa,

·        Sosyal ilişkilerde ve iş/okul yaşamında olumsuz değişimler varsa,

·        Uyku düzeni bozulmuş, fiziksel rahatsızlık belirtileri ortaya çıkmaya başlamışsa,

·        Gündelik yaşam kalitesinde ve hayat kalitesinde düşüklük varsa,

·        Ekransız zaman geçirirken boşluk hissediliyorsa,

·        Ekran bağımlılığı nedeniyle depresif düşünceler veya yalnızlık artıyorsa psikolojik destek alınmalıdır.


Eğer ekran karşısında geçirdiğiniz zaman, sizi hayattan uzaklaştırıyor, sosyal ilişkilerinizi zayıflatıyor ve zihinsel sağlığınızı tehdit ediyorsa; artık bir uzmana başvurmanın zamanı gelmiş olabilir. Psikolojik destek almak bir zayıflık değil, bilinçli bir güç göstergesidir. Psikolojik destek alarak teknoloji bağımlılığıyla mücadele etmek ve yaşam kalitesini artırmak mümkündür.

Teknolojiden tamamen kopmak ne gerçekçidir ne de gereklidir. Önemli olan, teknolojiyi nasıl kullandığımızdır. Teknolojiyle sağlıklı bir ilişki kurulmalıdır. Doğru sınırlar ve sağlıklı alışkanlıklar ile dijital dünyadan faydalanılabiliriz.

Cihazlar bizim hayatımızı kolaylaştırmak için var; hayatımızın merkezi olmak için değil. Bunun farkında olmak gerekir.

Peki sizin 24 saatte ekranda geçirdiğiniz vaktin ne kadarı size gerçekten yarar sağladı, sizi geliştirdi?

 



Yayınlanma: 26.05.2025 17:24

Son Güncelleme: 26.05.2025 17:24

#psikolojik destek #psikolog #psikolojik sağlık #çocuk psikolojisi #ergenlik #bağımlılık #ekran bağımlılığı #oyun bağımlılığı
Psikolog

Pelin

BAYIN

Psikolog

(*)(*)(*)(*)(*)

Uzmanlıklar:

Ergenlik Dönemi Sorunları , Gelişimsel Sorunlar , Çocuk Eğitimi İle İlgili Sorunlar
Online TerapiOnline Ter...
süre 50 dk
ücret 1100
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
süre 50 dk
ücret 1100
Bunları da sevebilirsiniz...

Ne Zaman Psikolojik Destek Almalıyım?

Psikolojik destek,yaşamın her evresinde her bireyin edinmesi gereken oldukça önemli bir hizmet. Nasıl ki barınma, beslenme, dinlenme gibi temel fizyolojik ihtiyaçlarımızı karşılıyorsak ruhsal ihtiyaçlarımızın da karşılanması gerekiyor. İnsanoğlu gündelik yaşam içerisinde pek çok psikolojik etkenle bir arada yaşıyor. Özellikle metropollerde maruz kalınan psikolojik uyaranlar çok daha fazla.Ekonomik güçlükler, trafik, işsizlik, şiddet, iletişim aksaklıkları, travmatik olaylar, kazalar, saldırılar, hastalıklar insanları olumsuz etkiliyor. Pek çok olumsuz etkene doğrudan veya dolaylı olarak maruz kalıyoruz. Sosyal medya, televizyon gibi kaynaklar da global düzeyde pek çok olumsuzluğa maruz kalmamıza neden oluyor. Bugün bulunduğumuz noktadan dünyanın bir başka ucunda gerçekleşmiş bir olaydan etkilenebiliyoruz. Dolayısıylapsikolojik destekihtiyaçlarımız da artıyor.Kişisel yaşam, akademik başarı ve kariyer gelişiminden başlayarak pek çok alan ve konuda insanlar psikolojik hizmetlere başvuruyor. Bu sayede sorunlar kronikleşmeden veya performansı ketlemeden ihtiyaç duyulan önlemler alınmış oluyor.Pek çok birey kendini ifade edebilmek ve dinlenebilmek için bir uzmanla konuşmak istiyor. Konuşmak, objektif ve yargısız bir yaklaşımla dinleniyor olmak kişiye kendini iyi ve güvende hissettiriyor.Artan önemine ve duyulan ihtiyaca rağmen psikolojik hizmetlerle ilgili önyargılar da hala devam ediyor.Psikolojik destekbaşvuruları çoğunlukla destek ihtiyacı kaçınılmaz hale geldiğinde yapılıyor. Psikolojik desteğe başvuran bireyler belki yıllardır baş etmeye çalıştıkları yaşantısal problemleri destek sayesinde kısa sürede atlatmak istiyor. Oysa yıllarca ötelenmiş bir ihtiyacın istenilen düzeyde karşılanabilmesi de zaman gerektiriyor.Zamanında destek alınması ise sorunlar oluşmadan önleyici müdahale sağlıyor. Bu açıdan psikolojik danışmanlık hem önleyici hem de iyileştirici rol oynuyor.Stres ve problemler de herkesin hayatında etkilidir. Ayırıcı kriter, kişinin stresin üstesinden gelip gelemediğidir. Halledemediğini bildiği halde, ‘kendim hallederim / kendim halletmeliyim’ düşüncesi genellikle kişiyi psikoterapiye başvurmaktan alıkoyar. Problem devam ettiğinde, ciddiyetini, etki alanlarını koruduğunda ve kişi sorunların üstesinden gelemediğinde beklenen sonuçlar ortaya çıkar: Hayat kalitesinde bozulmalar, aile ve sosyal ilişkilerde zedelenmeler, iş performansında kötü yönde etkilenmeler başlayabilir. Kişi yaşadığı problem ile başa çıkabilmek için madde ve / veya alkol kullanımına yönelebilir. Hatta uzun süren problemlerin içinde kişi kayıplarının farkında bile varmadan kötüleşen hayat tarzına alışabilir.Hastalığı olan ya da duygusal bazı zorluklar yaşayan kişiler etiketlenme korkusuyla da çoğu zaman profesyonel yardıma başvurmazlar. Hastalığı nedeniyle toplum tarafından küçümseneceğini, dışlanacağını düşünürler. Psikoterapi veya ilaç tedavisine başlasalar bile önerilen tedaviyi uygulamazlar. Bu da sorunların zamanla kronikleşip daha da ağır hale gelmesine sebep olur.Genellikle kronik problemler duygusal rahatsızlıklara yol açmaktadır. Böyle durumlarda kişi hem devam eden problemlerde hem de rahatsızlığın getirdiği sıkıntılarla ve yol açtığı kısıtlılıklarla uğraşmak zorunda kalır. Hiçbir çıkış yolu olmadığının düşünüldüğü ve psikiyatrik rahatsızlıkların eşlik ettiği durumlarda ise ciddi kayıplar yaşanabilmektedir. Dolayısıyla kişinin kendinin tanıması ve ne zaman kendini aşan bir problemle karşılaştığını ve yardım alması gerektiğini bilmesi gerekir.SeanslarTerapinin hedeflerini ve ne sıklıkta ne kadar görüşüleceğini danışan ve psikolojik danışman birlikte planlar. Çoğu seans haftada 1 kez yapılır ve yaklaşık 1 saat sürer. Psikoterapi acil durumlara yönelik kısa dönemli olabileceği gibi daha karmaşık, çoktandır devam eden sorunlara dönük uzun dönemli de planlanabilir. Bireysel, aile, çift ve grup terapileri şeklinde gerçekleştirilebilir. Psikoterapi hayatın her dönemi için yetişkinler, çocuklar ve ergenler için profesyonel bir destek ve tedavi yoludur.Gizlilik İlkesiHastanın izni olmadan danışanın durumunu, anlattıklarını başka şahıslarla paylaşmamak psikoterapinin en temel ilkesidir. Normal şartlarda terapi ilişkisi özgün, içten ve profesyonel bir ilişki olarak planlanır. Terapi ilişkisinin bu niteliklerini bozacak sosyalleşmeler, samimi ve fiziksel yakınlıklar, çıkar ilişkileri psikoterapinin temel değerleriyle uyuşmaz.İlaç mı Psikoterapi mi?İnsanların zihninde ilaçla mı terapiyle mi iyileşecekleri konusunda bir karmaşa olabilir. Birçok psikolojik rahatsızlığın tedavisinde ilaç tedavisi ve psikoterapinin birleşimi tek başına kullanılmalarından çok daha iyi sonuç verir. Bu, hastanın terapistine danışarak alacağı ortak bir karardır.Şu durumlarda psikolojik destekalmalıyız;15 gün ve dahauzun süren depresyon, çöküntü, moral bozukluğu gibi hallerden çıkmak istediğinizde,Yaşama enerjinizin tükendiğini hissettiğinizde,Bütün temelvaroluşsal sorunlarınız da, kimlik ile ilgili kafa karışıklıklarında kendinizi yeniden gözden geçirmek için,Takıntılı düşünce ve davranışlardan kurtulmak için,Yaşamınızı zehirleyen, engelleyen, bloke eden her türlü korkuve endişeylebaş etmek için,Yaşamkalitenizi yükseltmek,üretken ve verimli bir yaşama geçmek için,Dikkat ve konsantrasyon ile ilgili problemlerlebaşa çıkmakistediğinizde,Kendinizi daha iyi ve daha yakından tanımak ve potansiyellerinizi keşfetmek istediğinizde,Evlilik hayatınızla ilgili sorunların çözümü için,Öz güveninizi arttırmak, kendinizi gerçekleştirmek ve yaşamda başarıyı yakalamak istediğinizde,Çocuklar ve ergenlerle ilgili sorunların çözümü için,İlişkilerle ilgili yaşadığınız her tür sorunu çözümlemek için,Karşı cinsle ilişkilerde, kaliteyi arttırmak için,Boşanma öncesi ve sonrası danışmanlık almak için,Cinsellikle ilgili her türlü soru ve sorunun çözümü için ve daha birçok problemin çözümü için psikolojik destek alınabilir.Psikolojik hizmetlere başvurmak için spesifik bir problem yaşıyor olmaya gerek yok. Duygu, düşünce ve bunların etki ettiği davranışlar üzerine konuşmak için de destek alınabilir. Ancak çoğunlukla destek talebi psikolojik sorunlar kaçınılmaz bir hal aldığında yapılır. Kimi zaman bu belirtiler kişinin kendisini rahatsız eder. Kimi zamansa belirtiler çevre tarafından fark edilir ve kişi bir uzmana yönlendirilir.Bazen hem kişi hem de çevre durumun farkındadır. Kimi bireyler psikolojik hizmetlerden destek almakta son derece gönüllüdür, kimi bireylerse bu ihtiyacı göz ardı etmektedir. Durum hangisi olursa olsun destek alacak kişininpsikolojik destekalmaya gönüllü olması tedaviyi olumlu etkilemektedir.Depresyon, anksiyete, fobi, mani, dikkat eksikliği, travma, yas, boşanma gibi psikolojik problemlerde profesyonel destek alınmaktadır. Ancak psikolojik desteğe ihtiyaç duyulan çoğu problem erken müdahale ile önlenebilmektedir. Eğitimde, öğretimde, kariyer gelişiminde, iletişim ve sosyal becerilerde de psikolojik hizmetlerden faydalanılabilmektedir.

Merve ÜNAL 31.01.2022

Sürekli Ağlama İsteği Nedir ve Nasıl Geçer?

Sürekli ağlama isteği, duygusal bir tepki olarak ortaya çıkan ve kişinin yoğun bir üzüntü, çaresizlik veya acı hissettiği durumlarda ortaya çıkabilir. Bu duygusal tepki, stresli olaylar, kayıplar, travmatik deneyimler, ilişki sorunları, depresyon, anksiyete gibi birçok faktörden kaynaklanabilir. Sürekli ağlama isteğinin altında yatan nedenler ve nasıl geçebileceği konusunda bazı öneriler:Nedenleri Anlama: Sürekli ağlama isteğinin altında yatan nedenleri anlamak önemlidir. Stresli bir olay, kayıp, travmatik deneyim veya duygusal zorluklar, ağlama isteğinin tetikleyicileri olabilir.Duyguları İfade Etme: Ağlama, duyguları ifade etmenin doğal bir yolu olabilir. Bununla birlikte, sürekli ağlama isteği, duyguları işlemekte veya ifade etmekte zorlanmanın bir işareti olabilir. Duygularınızı ifade etmek için yazma, çizme, konuşma terapisi veya sanat terapisi gibi yöntemler kullanılabilir.Destek Almak: Sürekli ağlama isteği, depresyon, anksiyete veya diğer ruh sağlığı sorunlarının belirtisi olabilir. Bu nedenle, bir sağlık uzmanından yardım almak önemlidir. Bir terapist veya danışman, duygusal zorluklarla başa çıkma becerilerini geliştirmenize ve duygusal iyilik halinizi yeniden kazanmanıza yardımcı olabilir.Stres Yönetimi Teknikleri: Stres yönetimi teknikleri, duygusal dengeyi yeniden sağlamak için faydalı olabilir. Derin nefes egzersizleri, meditasyon, yoga veya gevşeme teknikleri gibi uygulamalar, stres seviyelerini azaltabilir ve duygusal dengenizi korumanıza yardımcı olabilir.Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı bir yaşam tarzı, duygusal iyilik halinizi destekleyebilir. Düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek, yeterli uyku almak ve sosyal destek ağınızı güçlendirmek, duygusal dayanıklılığınızı artırabilir.Olumlu Aktiviteler: Olumlu aktiviteler ve hobiler, duygusal iyilik halinizi artırabilir. Sevdiğiniz aktivitelere zaman ayırmak, keyif aldığınız şeylere odaklanmak ve duygusal olarak besleyici deneyimlere katılmak, sürekli ağlama isteğini azaltabilir.Kendine İyi Bakım: Kendinize iyi bakmak, duygusal sağlığınızı desteklemenin önemli bir parçasıdır. Kendinizi şımartmak, dinlenmek, kendinize nazik davranmak ve kendi ihtiyaçlarınıza öncelik vermek, duygusal iyilik halinizi artırabilir.Sürekli ağlama isteği, altta yatan nedenlerin anlaşılması ve uygun tedavi veya destek alınması ile genellikle azaltılabilir. Ancak, ciddi veya kronik ağlama isteği durumunda bir sağlık uzmanından yardım almak önemlidir.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Eray ARSLAN 18.04.2024

Ergenlik ve Ergen Adam

Muhammed Cihad Işık/0312160022 ERGEN ADAM Ergenlik; insanda bedence büyümenin, hormon, cinsel, sosyal, duygusal, kişisel ve zihinsel değişme ve gelişmelerin olduğu, buluğla başlayan ve bedence büyümenin sona ermesiyle sonlandığı düşünülen özel bir evredir(Kulaksızoğlu, 2002). Ergenlik özel bir süreçtir. Yetişkin olma yolunda atılmış büyük bir adımken çocukluktan ayrılmanın hüznünün de yaşandığı bir süreçtir. Ödüpus karmaşasının yeniden yaşandığı kimlik sorunlarının ortaya çıktığı ve aile dışında bir hayatın varlığının benimsenmeye başladığı bu dönem ergenler için bir hayli zor geçmektedir. Bu yazıda bir Netflix yapımı olan Sex Education dizisindeki Adam karakteri incelenecektir. Dizinin henüz ilk sahnesinde karşımıza çıkar Adam ve yakışıklı-karizmatik görünüşü ve düzgün fiziğiyle izleyenlerin okulun popüler çocuğu kesin budur diyeceği bir karakterdir. Ancak yüzündeki hüzünlü ifade aklımıza soru işaretlerini getirmeye başlamıştır. Adam okulun disiplinli müdürünün oğludur. Babasının müdür olduğu bir okulda öğrenim görmek bir hayli zor geçmektedir. Sevgilisi vardır ancak dizinin temel konusu olan cinsellikle de başı bir hayli derttedir. Cinsel arzularının neler olduğunun tam olarak farkında değildir. Bastırılan bir ergen olması da narsistik arzularını güçlendiren ve bu narsistik arzuların güçlü bir şekilde açığa çıkmasına sebep olmaktadır. Ergenlik aileyle çatışmanın yoğun yaşandığı bir dönemdir. Daha bir sene öncesinde sözlerini dinleyen çocukları artık söz dinlemeyen ve kurallara karşı gelen bir çocuk olmuştur. Aile bu durumla baş etmeye çalışırken ergen de kendi içinde sorunlar çözmeye çalışmaktadır. Soyut kavramlara ilgisinin artmasıyla derin düşüncelere dalıp sosyal olarak kendini izole edebilirken aktif bir baş etme geliştirip sosyal hayatın içerisinde fazlaca yer alıp aileden uzaklaşabilir. Her ne kadar aileyi takmıyor ve sözlerini önemsemiyor gibi görünse de aslında başa çıkmakta zorlandığı bu süreçte ailenin ona yol göstermesini beklemektedir. Aile yol göstermelidir elbette ama önemli olan bazen ailenin ne söylediğinden ziyade bunu nasıl söylediği olacaktır. Adam’ın babası ise otoriter bir karakterdir. Anne, baba tarafından bastırılmış ve hem sosyal olarak hayatını yaşayamamakta hem de dizinin 2. sezonunda karşımıza çıkacağı gibi kadınlığını yaşayamamaktadır. Anne babaların çocukları dinlemek yerine daha çok gözlemeyi tercih ettiği otoriter bir tutum ile anne babalar itaatkar çocuklar yetiştirmeyi hedeflerler. Ancak bu tutuma sahip anne-babaların çocukları genellikle, öfkeli davranan, kurallara uymakta güçlük çeken, saygılı olmakta zorlanan ve otoriteye başkaldıran çocuklar olurlar (Öztürk 2007). Öztürk’ün bahsettiği bu durum Adam’da göze çarpmaktadır. Eric adında gey bir karakter olan çocuğun her gün parasını ve öğle yemeğini almaktadır. Ancak bunu yaparken keyif alıyor gibi görünmez. Babaya bir başkaldırı olduğu artık kendisinin de güçlü olduğunu göstermeye çalışıyor gibidir. Zaten bu tutumları ve davranışları okul yönetimiyle başının derde girmesine neden olur. Adam şiddet yanlısı görünen ancak içeriden kırılganlık yaşayan bir ergendir. Henüz kendi isteklerinin farkında olamayışı ve kendisini destekleyen aile ile arkadaş çevresinden yoksun oluşu onu derin bir yalnızlığa itmektedir. Kız arkadaşının kendini terk etmesiyle elinde olan tek insan da gitmiştir. Adam okulda kavgalara karışmakta Eric’e zorbalık yapmakta ve insanlara karşı kibar davranmamaktadır. Şiddetin ürperten bir yönü de şiddete yönelen gençlerin empatiden yoksun bir karaktere sahip olmaları, geleceğiyle ilgili ümitsizlik hissine kapılmış ve kendilerine ne olacağını bilmediklerinden kontrol hissinden yoksun olmaları ve çoğu zaman anti sosyal davranışlar içinde olmalarıdır(Esen, 2003: 84). Adam’ın yaşadığı an üzerinde, geleceği hakkında kontrolü yoktur. Baba, müthiş derecede zulmedici bir üstbenlik olarak Adam üstünde tahakküm kurmaktadır. Babanın da yaşadığı hayattan keyif aldığını göremiyoruz dizide. Evde pek iletişim kurulmaz, annenin pozitif görünen ve oğlunu korumaya çalıştığı bir ortam hakimdir. Sanki baba mecburiyetten eşine ve oğluna katlanıyor gibidir. Iletişimin az olduğu ergenin kendini değerli hissetmediği ortam ergen için bir hayli zulmedicidir ve bu ortam Adam’ın okulda antisosyal davranışlarda bulunmasına yok açmaktadır. Adam’ın cinsel yönelimlerinin de oturmamış olduğunu belirtmiştim. Eric’le bir kavga sırasında Eric artık bu zorbalığa dayanamaz ve Adam’ın suratına bir yumruk atar. Okul müdürünün bu durumu öğrenmesiyle iki öğrenci de ceza alır ve okulun karmakarışık olan müzik odasını düzenleme görevi verilir. Adam orada da işlere el atmaz ve Eric tek başına işi yapmaya başlar. Bu arada Eric’in Adam’dan hoşlandığını da belirtmem gerekir. Ikilinin arasında artan gerilim kavgaya neden olur ve boğuşma sırasında birbirlerinin üstüne düşerler. Sonra bir anda öpüşmeye başlarlar. Adam’ın suratında ilk defa huzurlu bir ifade görürüz. Babasının onaylamayacağı şeyleri zaten yapıyordur ancak bu kez kendi içinden gelen bir davranışı da yapmıştır. Bu olay Eric’in hoşlantısının artmasına neden olur ancak öpüşme bittikten sonra Adam yine eski Adam’dır. Adam’ın yaşadığı hayatı Semerci gayet güzel ifade etmiştir. Bu çocuklar diğerleriyle ilişkilerinde ya kırılgan ve kullanılmaya açık ya da saldırgan olacaklardır. Ergenlik döneminde ise bu sorun baskın olarak yaşanacaktır. Bu dönemde çocuğun yaşadığı sevgi eksikliği, katı denetim başkaldırıya neden olacaktır.Ergenin başkaldırısı ise evden daha çok okulda ve sosyal çevrede belirginleşecektir(Semerci 2007). Babaların otoriter olabileceği biliyoruz ancak otoriter olmak çocuğuna sevgi göstermemek demek değildir. Adam’ın babası çocuğuna sevgi de göstermemektedir. Babasından onay almak, onun sevgisini kazanmak Adam için bir hayli önemlidir. Dizinin ikinci sezonunda Adam yatılı olarak askeri okula verilmiştir. Görüntüsü, soğuk suratı tam bir asker gibi görünse de Adam’ın duygusal ve kırılgan bir çocuk olması orada da uyum sorunları yaşamasına neden olur. Babasının Adam’ı sevdiği ve takdir ettiği ilk zaman diliminin bu dönem olduğunu söylemeliyim. Otoriter anne- baba tutumunda, anne-baba çocuğa ondan istedikleri şekilde davranması şartı ile sevgi gösterip ve ondan sürekli itaat etmesini beklerler. Bu tutuma sahip anne babalar çocuk ile ilgili tüm kararları kendileri verip çocuğa söz hakkı tanımazlar(Kılıççı 1989). Adam ilk defa babanın istediği gibi bir evlat olmuş ve ilk defa babasından saygı ve sevgi görmüştür. Ancak askeri okulun kendisine göre olmadığını fark etmesiyle oradan ayrılır. Babasını dövme hatta zaman zaman öldürme isteği duymaktadır. Nesil farkını ortadan kaldırmak ve üzerindeki baskıyı atmak için elinden geleni yapmaktadır Adam ancak üzerindeki zulmedici üstbenlik buna müsade etmemektedir. Okuluna da yeniden dönemeyen Adam kendisine bir markette iş bulur. Gününü doldurmaya ve Eric’le iletişim kurmanın yollarını aramaya başlar. Market sahibiyle de anlaşamaz. Her ne kadar işini düzgün yapsa da toplum tarafından antipatik olarak adlandırabileceğimiz tipini oynamaya devam eder. Babasına yönelik zarar verme dürtüsü perçinleşmiştir ve bunu her ortamda sergilemeye devam eder. Çalıştığı markette market sahibinin kafes için tutulan tehlikeli köpeğinin kafesini açar ve marketin kapısını kilitlemeden ayrılır marketten. Tüm bu zarar verme dürtülerinde kendine yönelik fiziksel bir zarar yoktur ancak çevresine bir hayli zorluk çıkarmaktadır. Babasına yönelik öfkesinin sözel ifadelere dökülmesi kendi kimliğini oluşturma yolunda önemli bir mrsafe katetmesini sağlar. Zaman zaman depresif zaman zaman da psikotik-yıkıcı dürtülerinden uzaklaşmaya başlamıştır ve artık ne istediğini biliyor duruma gelmiştir. Eric’le beraber olmak istiyordur. Okul Romeo ve Juliet gösterisine hazırlık yapıyordur. Elbette cinselliğin bol işlendiği bir oyun olacaktır. Oyun devam ederken Adam herkesin ortasında Eric’e aşkını ilan eder ve artık korkmadığını istediği şeyin peşinden koşmak istediğini söyler. Eric de kabul eder ve hikaye mutlu sona ulaşır. Hikaye mutlu sona ulaşırken babanın ikinci kez oğluyla gurur duyduğunu görürüz. Kendi istediği gibi bir evlat olmamıştır ancak kendi isteğinin peşinden koşan cesur bir ergen olmuştur. Anlattığım ergen zulmedici bir babanın(üstbenliğin) ve korumacı bir annenin arasında kalmış kimliği ve cinsel yönelimlerinin farkında olamayan zaman zaman da geri çekilmenin sık yaşandığı psikotik süreçlerden geçer. Manik dışavurumların(kavgalar, aşırı davranışlar) kendisini rahatlatıyor gibi göründüğü bir ergendir. Dizinin bir Netflix dizisi olması ve popüler kültür ögelerinin sıkça yer etmesi sebebiyle ergenliğin derinine işlendiği bir hikayesi yoktur. Ancak dizideki karakterler içerisinde ilgimi en fazla çeken karakter olması sebebiyle bu karakteri irdelemek istedim. KAYNAKÇA ESEN, Binnaz Kıran. (2003), “Akran Baskısı, Akademik Başarı ve Yaş Değişkenlerine Göre Lise Öğrencilerinin Risk Alma Davranışının Yordanması”, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 24: 79-85. Kılıççı, Y. (1989) Okulda Ruh Sağlığı, Ankara: Şafak Matbaacılık.Kulaksızoğlu, A. (aktaran Bülbül A.) Ergenlik Psikolojisi (5.Baskı). Ġstanbul: Remzi Kitabevi, 2002. Öztürk, M. (2007) Çocuk Psikiyatrisi,Uçurtma Yayınları, İstanbul. Semerci, B. 2007 Ergen Ruh Sağlığı.Alfa Basım Yayım Dağıtım.268s.,İstanbul .