1. Uzman
  2. Nuray ER
  3. Blog Yazıları
  4. Bipolar Bozukluk: Duyguların İki Ucunda Yaşamak

Bipolar Bozukluk: Duyguların İki Ucunda Yaşamak

Her yıl 30 Mart, dünya genelinde Bipolar Bozukluk Farkındalık Günü olarak anılır. Bu özel günün tarihi, yalnızca bipolar bozukluğa dikkat çekmek için değil, aynı zamanda bu hastalıkla yaşamış ve sanat dünyasında çığır açmış bir isme ithafen seçilmiştir: Vincent van Gogh. 19. yüzyılın en önemli ressamlarından biri olan Van Gogh, yaşadığı duygu durum dalgalanmalarına rağmen (veya belki de bu dalgalanmalar sayesinde) ardında yüzlerce eser bırakmış, renkleriyle, çizgileriyle ve tutkusu ile adeta ruhunun iç dünyasını tuvale aktarmıştır.

Peki, böylesine yaratıcı bir dehanın da etkisi altında kaldığı bipolar bozukluk nedir? Gelin, bu psikolojik rahatsızlığı daha yakından tanıyalım.

Bipolar Bozukluk Nedir?

Bipolar bozukluk, bir duygu durum bozukluğudur. Eski adıyla “manik depresif hastalık” olarak da bilinen bu durum, bireyin ruh halinin normalden çok daha fazla dalgalanmasına neden olur. Yani kişi yalnızca üzgün ya da mutlu hissetmekle kalmaz; zaman zaman taşkın bir neşeyle (manik dönem), zaman zaman ise derin bir karamsarlıkla (depresif dönem) mücadele eder.

Bu ataklar bazen aylarca sürebileceği gibi, bazı bireylerde bir gün içinde bile değişkenlik gösterebilir. Atakların ne zaman geleceği ya da ne kadar süreceği kişiden kişiye farklılık gösterir, bu da hastalığın öngörülemez ve zorlayıcı yönlerinden biridir.

Manik Dönem: Enerjinin Taşması

Bipolar bozukluğun en çarpıcı belirtileri, çoğu zaman manik dönemde ortaya çıkar. Bu dönem, bireyin normalden çok daha enerjik, coşkulu ve hatta taşkın bir hale bürünmesiyle karakterizedir.

Manik dönemde görülebilecek belirtiler şunlardır:

  • Aşırı neşe, özgüven ve taşkınlık
  • Uyku ihtiyacının azalması (örneğin 2-3 saat uyuyarak yetinme)
  • Hızlı ve durmaksızın konuşma
  • Düşüncelerin hızla akması (zihinsel taşkınlık)
  • Riskli davranışlar (düşünmeden para harcama, hızlı araba kullanma, dürtüsel ilişkiler)
  • Kolay öfkelenme ve tahammülsüzlük
  • Gerçeklikten kopma (ağır vakalarda psikotik belirtiler)

Bu dönem bazı kişiler için yaratıcılığın doruk noktası olabilir. Van Gogh gibi birçok sanatçının, edebiyatçının ve bilim insanının bu tür ataklar sırasında önemli eserler verdiği düşünülmektedir. Ancak bu taşkınlık hali sürekli değildir; çoğu zaman bu yüksek enerjili dönem, yerini derin bir çöküşe bırakır.

Depresyon Dönemi: Sessiz Bir Çöküş

Manik dönemin ardından ya da bazen bağımsız olarak gelen depresif dönem, bireyin enerjisinin tükenmiş, umutlarının sönmüş ve hayatla bağlarının zayıflamış olduğu bir evredir.

Depresif dönemde görülebilecek belirtiler:

  • Sürekli üzgün, umutsuz ya da boşlukta hissetme
  • Günlük aktivitelerden zevk alamama
  • Uykusuzluk ya da aşırı uyuma
  • Yorgunluk, halsizlik, motivasyon kaybı
  • Değersizlik, suçluluk ve kendine yönelik eleştiriler
  • İntihar düşünceleri ya da girişimleri

Bu dönem, kişinin hem kendi hayatını hem de çevresindeki ilişkilerini ciddi şekilde etkileyebilir. İş kaybı, sosyal izolasyon ve aile içi çatışmalar gibi ikincil sorunlar da depresyonun etkisiyle daha da derinleşebilir.

Bipolar Bozuklukla Yaşamak Mümkün mü?

Evet, bipolar bozukluk ömür boyu süren bir hastalık olabilir. Ancak bu durum kişinin sağlıklı, üretken ve tatmin edici bir yaşam süremeyeceği anlamına gelmez. Doğru tanı, etkili bir tedavi planı, düzenli takip ve bireyin kendini tanıması ile atakların sıklığı ve şiddeti önemli ölçüde azaltılabilir.

Tedavi yaklaşımları:

  • İlaç tedavisi: Duygu durum düzenleyiciler, antidepresanlar ya da antipsikotikler gibi ilaçlar
  • Psikoterapi: Bireysel terapi, aile terapisi ya da grup terapileri
  • Yaşam tarzı düzenlemeleri: Uyku düzeni, stres yönetimi, sağlıklı beslenme, alkol ve madde kullanımından kaçınma
  • Sosyal destek: Aile, arkadaşlar ve destek gruplarıyla kurulan güçlü bağlar

Ayrıca bireyin, hastalığını kabullenmesi, tetikleyici durumları tanıması ve atak belirtilerini erkenden fark edebilmesi, bu süreçte oldukça önemlidir.

Toplumsal Etiketleme ve Damgalanma

Ne yazık ki bipolar bozukluk gibi ruhsal hastalıklar, toplumda hâlâ önyargı ve damgalanma ile karşılaşabiliyor. Oysa psikolojik rahatsızlıklar, tıpkı diyabet ya da tansiyon gibi tedavi edilebilir ve yönetilebilir sağlık sorunlarıdır.

Bireyler, sadece bu hastalığa sahip oldukları için dışlanmamalı, küçümsenmemeli ya da işe alınmaktan mahrum bırakılmamalıdır. Toplumsal farkındalık arttıkça, hem hastaların yaşam kalitesi artacak hem de toplum daha şefkatli ve kapsayıcı hale gelecektir.

Son Söz: Anlamak ve Yanında Durmak

Unutmayalım ki, hiç kimse bir ruhsal rahatsızlıkla doğmayı ya da yaşamayı seçmez. Ancak bazı insanlar, hayat yolculuklarında bipolar bozukluk gibi karmaşık bir duygu durum hastalığı ile mücadele etmek zorunda kalabilirler. Onların bu mücadelesi, dışarıdan göründüğü kadar basit değildir; kimi zaman zihinsel bir fırtınayla, kimi zaman içsel bir sessizlikle, kimi zaman da her ikisinin arasında savruldukları bir belirsizlikle geçer.

Bipolar bozukluk, sadece kişinin psikolojik sağlığını değil; ilişkilerini, iş yaşamını, sosyal çevresini ve hayata dair umutlarını da etkileyebilir. Ancak bu, o kişilerin “zayıf” olduğu anlamına gelmez. Tam tersine, bu hastalıkla yaşamaya devam eden bireyler çoğu zaman inanılmaz bir içsel güç ve direnç geliştirirler. Yaşadıkları her iniş ve çıkış, duygularının derinliği kadar yaşama tutunma çabalarının da bir göstergesidir.

Bizler, bu insanlara yardımcı olabilmek için illa ki psikolog ya da doktor olmak zorunda değiliz. Empati kurmak, yargılamamak, onları oldukları gibi kabul etmek bile başlı başına iyileştirici bir adımdır. "Yanındayım" demek bazen ilaçtan daha etkili bir destek olabilir. Onların yaşadığı her duygu geçişini anlamak zorunda değiliz, ama saygı göstermek bizim elimizdedir.

Toplum olarak yapmamız gereken en önemli şeylerden biri de, ruhsal hastalıkları damgalamaktan vazgeçmek ve bu bireylerin yalnız olmadığını hissettirmektir. Çünkü her birey sevgiye, anlayışa ve desteğe layıktır — ruhsal durumu ne olursa olsun. Ayrıca unutmayalım ki; bipolar bozukluğa sahip insanlar sadece “hasta” değil, aynı zamanda sanatçı, öğretmen, mühendis, ebeveyn, dost ya da komşudur. Onlar da hayatın tam içindedir ve üretmeye, sevmeye, katkı sunmaya devam ederler.

Vincent van Gogh gibi insanlar bize sadece renkleri, ışığı ve sanatı öğretmekle kalmaz; aynı zamanda insan zihninin ne kadar karmaşık ama bir o kadar da etkileyici bir yapı olduğunu da gösterir. Belki de onun fırçasından dökülen o eşsiz resimlerin ardında, sadece sanat değil, bir çığlık, bir içsel yolculuk, bir anlam arayışı vardır.

Bugün, 30 Mart Dünya Bipolar Günü vesilesiyle, sadece bir hastalığı tanımakla kalmayalım — aynı zamanda bu hastalıkla yaşayan insanların yanında durmayı da kendimize sorumluluk bilelim. Anlamaya çalışalım, kabullenelim ve en önemlisi: unutmayalım, yalnız değiller.

Çünkü gerçek iyileşme, bazen bir teşhisle değil, bir “Ben seni görüyorum ve olduğun gibi kabul ediyorum” cümlesiyle başlar.🎗️ 30 Mart Dünya Bipolar Günü'nde, gelin hep birlikte daha fazla bilinçlenelim, anlayalım ve destek olalım.

Yayınlanma: 09.10.2025 06:47

Son Güncelleme: 09.10.2025 06:47

#bipolar bozukluk#iki uçlu bozukluk#depresyon#manik depresif#major depresyon#bipolar bozukluk tedavisi
Psikolog

Nuray

ER

Uzman Klinik Psikolog

Uzmanlıklar:

İlişki / Evlilik Problemleri, Kaygı (Anksiyete) Bozuklukları, Depresyon ve Mutsuzluk
Online TerapiOnline Ter...
süre 45 dk
ücret 1500
Yüz Yüze TerapiY. Yüze Ter..
Hizmet vermiyor
Yapay zeka ile, kişiselleştirilmiş destek:
Menta AI
Yapay zeka ile,
kişiselleştirilmiş destek: Menta AI

Şimdi indir, konuşmaya başla

App Store'dan İndirGoogle Play'den İndir
Bunları da sevebilirsiniz...

YENİ DÜZEN DÜZENİMİ BOZDU: EVE HAPSOLAN BEDENLERİMİZ Mİ YOKSA HAYALLERİMİZ Mİ?

Pandemi süreci herkesin hayatını etkiledi ve kısıtladı. Üniversiteye başlayanlar, üniversitesinin son yılı için bir sürü planı olanlar, iş yerini büyütmek isteyenler, yeni mezunlar, sağlık çalışanları, yeni iş yeri açanlar, düğün yapmayı düşünenler, gezme planları yapanlar, bütün ideallerim tepetaklak oldu diyenler… Her insansın önceliği, önem verdiği konular farklıdır. Yukarıda yazdığım bazı şeyler kimine önemsiz gelirken kimisi için en büyük problem olabilir kimisi de benim problemimin farkında bile değiller diyebilir. Pandemi süreci herkesi yeni bir normale sürükledi ve şu an herkes bir bocalamanın içinde. Nasıl bir düzen oturtacağını, nasıl bir gelecek planlayacağını bilemez durumda. Bu durum kimini çaresizliğe sürüklerken kimi içinse yalnız kalıp asıl isteklerini keşfettiği bir süreç oldu. Peki kendini çaresiz hissedeneler ne yapmalı? Mutsuzum, sıkıldım, bunaldım, körelip kalacağım, hiçbir işe yaramıyorum, kendimi geliştireceğim hiçbir şey yok, elim kolum bağlandı diyerek umutsuzluk havuzunda boğulmalı mı? Yoksa bu havuzdan çıkmanın bir yolunu mu bulmalı?“Peki nasıl çıkacağım buradan?” diye sorarsanız eğer, size üzerinde düşünmenizi istediğim birkaç soru sormak istiyorum: “Sürekli evdeyim, her günüm bir diğerinin aynı” mı diyorsunuz? Peki gerçekten öyle mi? Sizi tatmin edecek kadar büyük bir şey olmasa da günlerinizde farklı hiçbir şey yok mu? Gerçekten hiçbir şey yapmıyor musunuz? (herhangi bir ev işi, kitap okumak, müzik dinlemek, bulmaca çözmek, televizyon seyretmek vs.) “Yapabileceğim, kendimi geliştireceğim hiçbir şey yok ki!” mi diyorsunuz? Herhangi bir eğitim, bir seminer, bir kurs… Artık her şey online’a döndü, hadi mazeret bulmayı bırakalım ve son olarak şu soru üzerine düşünelim:Bu yazıyı okumayı bitirdikten sonra günlük yaşantınıza geri döndünüz, gece oldu ve uyumak için yatağınıza yöneldiniz. Tüm ev sessiz kaldığında ve siz huzurla uyuyorken gece bir mucize gerçekleşiyor. Probleminiz tamamen ortadan kalkıyor ama siz uyurken bu mucize gerçekleştiği için mucizenin gerçekleştiğini bilmiyorsunuz. Peki o halde soruyorum; ertesi sabah uyandığınızda gece mucizenin gerçekleştiğini nereden anlarsınız? Mucizenin gerçekleştiği gecenin sabahında gününüz nasıl geçer? Neler yaparsınız?Terapi bir lüks değil bir ihtiyaçtır. Terapi esnasında bu soruları ve cevaplarınızı inceleyerek bu hususlar üzerine konuşabilmek için bir psikologla iletişime geçin.Eğer ki bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız ve harekete geçmeye niyetlenmişseniz asla geç değildir, yeter ki harekete geçmek ve değiştirmek isteyin. İçinde bulunduğunuz bu süreçte yalnız değilsiniz, tüm dünya aynı süreçten geçiyor ve bu süreç bir gün sona erecek.

Neden Telefonumuzu Elimizden Bırakamıyoruz?

Her şey internet kullanımının hızla artması, yaygınlaşmasıyla başladı. Eskiden zor ulaştığımız internet artık iki parmağımızın ucunda. İnternetin erişilebilir olmasıyla önce Facebook ardından twitter, instagram vb. hayatımıza girdi. Yaygınlaşan sosyal medya kullanımı ile telefonumuzla dakikalar, saatler geçiriyoruz. O küçücük ekranda tüm bilgilerimizi görüyoruz. Bazen zamanı geçirmek için, bazen dinlenirken telefonlarımızı elimize alıyoruz. Hatta farkında olmadan bile elimiz telefona gidiyor.Sosyal medya kullanımı giderek artarken zamanla zorunluluk haline geldi. Sosyal medya üzerinde aktif olarak kalmak, katılım sağlamak gerekliymiş izlenimi toplum üzerine yerleşti. 7'den 70'e herkes sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. Bu kadar aktif olarak kullanılmasının altında şüphesiz andan haberdar olmak yatıyor. Aslında günümüz şartlarında aktif bir kullanıcı olmamız bireylere şartlanıyor. Sosyal medya kullanmayan kişiler garipseniyor. Onlara "Senin İnstagram hesabın yok mu?" diyerek şaşkınlığımızı dile getiriyoruz.İnsanlar başka hayatları sosyal medya ile daha da tanır oldu. Kolay erişilebilir hale geldi. Yeni meslek grupları ortaya çıktı. Fenomenler bu ortamın en fazla para kazananları arasında yer aldı. Sosyal medya ortamı kalabalık ve eğlenceli gelirken aslında kaçırdığımız önemli bir nokta var, insanların yalnızlaştığı. Sosyal hayatlarımızdan koparak daha fazla telefonumuzla vakit geçirdiğimizde yalnızlaşıyoruz, sosyal hayatımızdan geri kalıyoruz, insanlarla diyalog kurmuyoruz. Peki sonra ne oluyor? İçe dönük bir yaşam, yalnızlaşma... Bu durum giderek bireyin ev içinde kalmasına, sosyal olarak geri kalmasına, arkadaşlarından uzaklaşmasını getiriyor. Depresyon ve artan bilgisayar, tablet, cep telefonu kullanımı.Evet yaşadığımız çağda internetsiz yaşamak çok zor. Sınırlı ölçüde ailemizden, arkadaşlarımızdan uzaklaşmadan sosyal medya kullanımını sağlamalıyız. Hayatımızın tamamen sosyal medyadan ibaret olmadığını bilerek yaşamalıyız. Başka yaşam becerileri ile sosyal medya bağımlılığına engel olmalıyız. Aktiviteler, egzersizler, sosyal hayat mutlu olmamızı, hayatta aktif olmamızı sağlar. Doğru sosyal medya kullanımı ile hayatımızı daha aktif yaşayabiliriz.

Antidepresan İlaçlar Hakkında Her Şey

Antidepresan ilaçlar, depresyon, anksiyete bozukluğu, obsesif-kompulsif bozukluk ve diğer zihinsel sağlık sorunlarının tedavisinde yaygın olarak kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesizlikleri düzelterek duygusal semptomları hafifletmeye yardımcı olur. Ancak, antidepresan ilaçların etkileri, yan etkileri ve kullanımıyla ilgili birçok yanlış anlama ve mit vardır. Bu yazıda, antidepresan ilaçların ne olduğunu, nasıl çalıştığını, farklı türlerini ve kullanımlarını inceleyeceğiz.Antidepresan İlaçların Tanımı:Antidepresanlar, beyindeki nörotransmitterlerin (serotonin, norepinefrin, dopamin gibi) dengesini etkileyerek depresyonun semptomlarını hafifletmeye yardımcı olan ilaçlardır. Bu ilaçlar, sinir iletimini düzenleyerek duygusal durumu stabilize ederler.Nasıl Çalışırlar:Antidepresan ilaçlar, beyindeki nörotransmitter seviyelerini değiştirerek çalışırlar. Örneğin, seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI'lar), serotonin seviyelerini artırarak depresyon semptomlarını azaltır. Trisiklik antidepresanlar (TCA'lar) ve serotonin ve norepinefrin geri alım inhibitörleri (SNRI'lar) da benzer şekilde çalışır.Farklı Türler:SSRI'lar: Prozac, Zoloft, Paxil gibi ilaçlar depresyon ve anksiyete bozukluğunun tedavisinde yaygın olarak kullanılır.SNRI'lar: Effexor, Cymbalta gibi ilaçlar hem serotonin hem de norepinefrin seviyelerini artırarak etki gösterirler.TCA'lar: Amitriptyline, Nortriptyline gibi ilaçlar eski nesil antidepresanlardır ve genellikle diğer ilaçlar etkisiz olduğunda veya yan etkileri tolere edilebilir olduğunda kullanılırlar.Yan Etkiler:Antidepresan ilaçların yan etkileri arasında baş ağrısı, mide bulantısı, uyku bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları ve kilo değişiklikleri bulunabilir. Ancak, yan etkiler kişiden kişiye değişir ve genellikle tedavinin başlangıcında daha belirgindir.Kullanım ve Dozaj:Antidepresan ilaçların kullanımı ve dozajı, bireyin durumuna, semptomlarına ve yan etkilerine bağlı olarak değişir. Bir sağlık uzmanı, en uygun ilaç ve dozajı belirlemek için bireyi değerlendirir.Dikkat Edilmesi Gerekenler:Antidepresan ilaçların ani olarak kesilmesi veya dozunun değiştirilmesi ciddi yan etkilere yol açabilir. Bu nedenle, ilaç kullanımını değiştirmek veya sonlandırmak için bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir.Sonuç:Antidepresan ilaçlar, zihinsel sağlık sorunlarının tedavisinde etkili bir araç olabilirler. Ancak, her ilaç gibi, antidepresan ilaçların da yan etkileri ve dikkat edilmesi gereken önemli noktaları vardır. Bu nedenle, antidepresan ilaçların kullanımıyla ilgili kararlar, bir sağlık uzmanıyla yapılmalıdır.Bazı yaygın antidepresan ilaçların ticari isimleri:SSRI'lar (Seçici Serotonin Geri Alım İnhibitörleri):Prozac (Fluoxetine)Zoloft (Sertraline)Paxil (Paroxetine)Lexapro (Escitalopram)Celexa (Citalopram)SNRI'lar (Serotonin ve Norepinefrin Geri Alım İnhibitörleri):Effexor (Venlafaxine)Cymbalta (Duloxetine)Pristiq (Desvenlafaxine)Fetzima (Levomilnacipran)Trisiklik Antidepresanlar (TCA'lar):Elavil (Amitriptyline)Norpramin (Desipramine)Tofranil (Imipramine)Pamelor (Nortriptyline)MAOI'ler (Monoamin Oksidaz İnhibitörleri):Nardil (Phenelzine)Parnate (Tranylcypromine)Marplan (Isocarboxazid) Atipik Antidepresanlar:Wellbutrin (Bupropion)Remeron (Mirtazapine)Effexor (Venlafaxine) - Hem SSRI hem de SNRI olarak sınıflandırılabilir.Bu listedeki antidepresan ilaçlar, farklı kimyasal yapıya ve etki mekanizmasına sahiptir. Her biri farklı semptomlara veya yan etkilere yanıt verebilir, bu nedenle bir kişinin belirli bir antidepresan ilacı kullanması için bir sağlık uzmanı tarafından değerlendirilmesi önemlidir.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
Eray ARSLAN 18.04.2024